Perşembe, Ekim 07, 2010

yaşıyormuş gibi yapıyorum. daha neşeli, daha içten, daha hayat dolu olan mtlda nereye kayboldu diye düşünüyorum. "herşeyi yapmalıyım, keşkem olmasın" diyen insan; "aman odamdan çıkasım, kimseyi göresim yok" demeye ne zaman başladı..

 çok beğendim.
"seni seviyorum demek yetmez bazen sarhoş bir kadını yerlerden toplamak gerekir, bazen ona bozuk makyajı ve günahlarıyla sarılmak gerekir...!" güzel laf.

Cuma, Ağustos 06, 2010

ada sahillerinde bekliyorum :)

 
Posted by Picasa

Cumartesi, Mayıs 08, 2010

Bugün acı çekmek istiyorum.
Ne bileyim sabahlara kadar zırıl zırıl ağlamak istiyorum.
Aşık olmak deli gibi sonra ayrılmak istiyorum.
Evet evet ben başıma bela istiyorum.
Ya ben artık hissetmek istiyorum bazı şeyleri.
Kaybetmek istiyorum ve çabalamak istiyorum eskisi gibi kazanmak için.
Sonra kazanmak istiyorum ama zorlanarak.
Kıymet anlamak istiyorum.
Ruhsuzun teki oldum çıktım.Ruhumu geri istiyorum.
Duygusal olmak istiyorum.
Depresif olmak istiyorum ya..
Şiir yazmak istiyorum mesela eskisi gibi.Böyle sayfalarca yazı yazmak istiyorum hayat ve yaşananlar üzerine.Filozof gibi düşünmek hatta acıdan sıyırmak istiyorum.
Acı çekmenin belli bir süre sonra muhteşem bir zevk verdiğini düşünüyorum.Düşünsel acının kafatasının içindeki et parçasını olgunlaştırdığını biliyorum ve istiyorum.
Kafa yormak istiyorum.Özlemek özlenmek istiyorum.Üzgünüm yine gözyaşlarımızın içinde savaşmak istiyorum.Acı çektirmek ve kat kat fazlasını çekmek istiyorum.
Sabahlara kadar düşünüp ağlamak istiyorum.Yağmur damlasından hüzün kapmak,dünyadaki içi dolu hüznü tatmak, bizzat kainatın mutsuz kısmının parçası olmak istiyorum.
Aslında eskileri özlüyorum…Hem de çok….Belki de en çok…
Çok mu şey istiyorum?


Bence mazoşizm insanın kendine yakışanı giymesidir :))

Cuma, Aralık 18, 2009

sonunda buldum ya...


sorunumu buldum. bunca zamandır nasıl farkedememişim. nasıl olmuş birkaç senemi uyuyarak geçirmişim anlayamıyorum. beni ayakta tutan, birçok şeye karşı aklımı, bilincimi yerinde tutan asıl şey hırsımdı. sandım ki herşeyi boşverince daha mutlu olucm. elimdekiler beni mutlu etmeye yeter sandım. ama yetmiyormuş şu an anladım. eski fotoğraflarıma bakarken...
aldığım antidepresanın etkisiyle mi olayları daha berrak görmeye başladım bilmiyorum. ama benim bel kemiğim hırstı, bunu iyi hatırlıyorum. o olmayınca et parçası gibi yere yığıldım, kalkamadım. yatıp kaldığım bu yerde küflendim, yosun tuttum sanki. artık ilacımı biliyorum, eskiye dönücem. virüs kapmadan önceki halime...

Çarşamba, Aralık 02, 2009

geçmiş gitmiş

o, ben değildim belki de

Posted by Picasa

Cumartesi, Kasım 28, 2009

güzel film ya :)

ben seviyorum bu filmi ya...

mark: Bu arada Levinsham'daki... ...röportajını çok beğendim.
bridget: Teşekkür ederim.
mark: Sadece...
bridget: Ee, evet.
mark: Pekala Daniel Cleaver'la yürümedi demek.
bridget: Hayır, yürümedi.
mark: Bunu duyduğuma sevindim.
bridget: Sen ve Cosmo bu işte birlikte misiniz? Herzaman kendimi tam bir salak gibi ... hissetmem için elinden geleni yapıyorsun. Ama kendini yorman gerekmez. Ben zaten çoğunlukla kendimi aptal hissediyorum ...itfaye borusu olsun ya da olmasın. Bu benim taksim. İyi geceler.
mark: Dinle, e... Özür dilerim, eğer...
bridget: Ne?
mark: Hiçbir zaman senin aptal olduğunu düşünmedim. Evet, bazı gülünç yönlerin var. Örneğin annen oldukça ilginç biri. Ve sen de... ...berbat bir konuşmacısın. Ayrıca ağzına geleni... ...düşünüp tartmadan... ...pat diye söylüyorsun. Ben de affedilmeyecek hatalar yaptım. Yılbaşında çok kaba davrandım. O gün giydiğim geyikli kazağı annem vermişti. Kısacası, şey... ...söylemeye çalıştığım şey... ...yani... ...tersi gibi görünüyorsa da... ...senden çok hoşlanıyorum.
bridget: Tabii, sigara ve içki düşkünlüğüm... adi bir annem ve konuşma özrüm hariç.
mark: Hayır. Seni olduğun gibi seviyorum.


Salı, Kasım 24, 2009

The Twilight Saga: New Moon


film gerçekten güzeldi... ayrıca jacob kas fln yapmış dehşetengiz bişi olmuş :) bella bütün esrarengiz tipleri kendine çeksin madem ne diyelim gözümüz yok... cullen ailesinin fertleri etrafta yokken kurt adamlarla tanıştık. ama sonunda edward döndü. birinci filmden daha çok beğendim ben bu filmi. bakalım seneye üçüncü filmde neler görcz.






Posted by Picasa

Pazartesi, Kasım 23, 2009

Grizzly Bear - Two Weeks

tiplerine çok gülüyor insan ama şarkı gerçekten güzel :)

bu şehre ben yağıyorum hergün


hayatın bana getirdiği şeyleri sevmiyorum bu ara. içimdeki huzursuzluk herşeyle aramda bir paravan gibi. sisli bulutların ardından görüyorum herşeyi. yavaş yaşıyorum. geç kalıyorum. elimdeki taşları çevremdekilerin üstüne atmak istiyorum. benden uzak durun. gündüzleri verdiğim sözleri geceleri unutuyorum. aslında herşeyi unutmak bir kaçış gibi. şu an en çok istediğim şey kaçmak. ama odamdan çıkmadan kaçmak ....(?) kendimi çözümleyemiyorum. en son mutlu olduğum günü anımsamaya çalışıyorum, sistemi o güne döndürmek için, sistem hasar almış, virüs girmiş veri tabanıma, sanki öyle bir gün yok gibi. keşke yedekleseymişim kendimi.
biri başıma sert bi cisimle vursun. belki hafızam hepten silinir iyisiyle kötüsüyle, yeniden başlarım yazmaya en başından. yoksa sistemi kapatmam gerekecek gibi görünüyor.

Çarşamba, Kasım 04, 2009

LÜTFEN...

Domuz gribinden korunmak için;

1. Ellerin sıklıkla yıkanması

2. "Hands-off-the-face" "Ellerinizle yüzünüze dokunmayın" yaklaşımı. Yemek, banyo ve yara bakımı gibi zorunluluklar dışında yüzünüzün herhangi bir yerine dokunmaktan kaçınınız.

3. Ilık tuzlu suyla günde iki kere gargara yapınız (tuza güvenmiyorsanız listerin kullanınız). H1N1 'in boğaz ve burun boşluklarında çoğalıp enfeksiyona sebep olarak karakteristik belirtileri göstermesi için 2 -3 güne ihtiyacı vardır. Sağlıklı bir kişinin ılık, tuzlu suyla gargara yapmasının etkisi hastalığa yakalanmış olan bir kişinin tamiflu kullanması ile aynıdır. Bu basit ucuz fakat güçlü önleyici yöntemi küçümsemeyiniz.

4. Yukarıdaki 3. Önleme benzer olarak; Burnunuzun içini en az günde bir kere ılık tuzlu suyla temizleyiniz. *Günde bir kere burnunuzu sümkürün ve sonra ılık tuzlu suya batırılmış pamuk tamponlarla silerek temizleyiniz. Bu yolla burnunuzda bulunak virüs sayısını etkili bir şekilde azaltmış olursunuz.

5. Narenciye suları gibi C vitamin bakımından zengin olan yiyecekler kullanarak doğal bağışıklığınızı güçlendiriniz. Eğer ilave olarak C vitamin kullanmak zorunda iseniz emilimi artırmak için mutlaka Çinko ile birlikte alınız.

6. Bitkisel çaylar, çay, kahve gibi sıcak veya ılık içeceklerden içebildiğiniz kadar çok içiniz.
* Sıcak içecekler içmek gargara yapmakla aynı etkiye sahiptir fakat ters yöne doğru. Sıcak içecekler virüsleri yaşamaları mümkün olmayan ortama sahip olan mideye doğru yıkayarak götürürler. H1N1 virüsü mide'de çoğalamaz, herhangi bir zarar veremez ve hayatiyetını devam ettiremez.

Salı, Kasım 03, 2009

Behind The Red Door






Behind The Red Door


yalnızlık kimsenin seçimi değildir Natalie, ilk adımı atmak her zaman zordur ama buna değer...

güzel film.

Salı, Ekim 13, 2009

izleyin..



canım her sıkıldığında kendimi sinemaya atıp, filmlere boğasım geliyor. gerçeklerden, gerçek olmayan şeylere kaçıyorum :) birkaç saat zihnimi aldatıyorum. kalıcı çözümler için büyük adımlar gerekiyor çünkü. herneyse.

ilk film the ugly truth ... filme yalnızca gerard butler için gitmiş olsam da katherine heigl de iyi oynamış. yüksek beklentiyle gitmeyince hayal kırıklığına da uğramadım, koltuğuma kurulup düşüncelerimi gömüp eğlendim :)

ikinci film the time traveler's wife ... ben kitabını okumamıştım, okuyan çoğu insan beğenmemiş ama ben çok beğendim. etkilendim de.. gözlerim doldu. güzel film...


Posted by Picasa

Pazartesi, Ekim 05, 2009

gitmek isteyip de gidemeyenlerin ülkesindeyim..
zamanın gerisinde kalıyorum kaçamadıkça..

sana rağmen

Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Beklemek kadar acı , anlamak kadar zor
Nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi
Yok karşılığı yüzünün

Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Yaklaştıkça imkansız uçurumlar
Nedensiz hayatların o büyük acısı gibi
Yok karşılığı yüzünün

C. Ersöz

gel(me)

Gel me dur ne olur
Gel me kal
Sana verdiğim çiçekleri yanına al
Buralar soğuk siyah çirkin karanlık
Yani gelme
Seviştiğimiz gecelerde kal
Bize benzeme

f.d

Salı, Eylül 29, 2009

en kıymetlim


geldi... iki gözüm, canım, lokumum, balım, bitanem geldi bizim aileyi şereflendirdi sonunda :) yıldızlar onun için kaysın birer birer ve her dileğimiz uzun, sağlıklı, mutluluk dolu, hür, özgür bir ömür olsun..
Posted by Picasa

Salı, Eylül 22, 2009

ben artık yaşadığımı hissetmiyorum




- başkaları yaşıyor, biz konuşuyoruz.


sonsuzluğun içindeyim düşüyorum. eskiden olsa bir yerlere tutunmaya çalışırdım, artık uğraşmıyorum.

artık olayları net göremiyorum. herşey bulanıklaşıyor sanki. sorumsuzum, kararsızım, bakımsızım, aşksızım, tatsızım, huysuzum, mutsuzum evet en çok da mutsuzum.. sıkılıyorum her şeyden. iyi değilim.

Pazar, Temmuz 26, 2009

Haftasonu...


Bir Alışverişkoliğin İtirafları - Confessions of a Shopaholic
Laylaylom bi film aslında ama bi o kadar da kendimi buldum :)


My Blueberry Nights
Renklerin dans ettiği, ağır, yumuşak, tatlı bir film... beğendim.


Wasabi
Ya bu çok hoş bir film seviyorum ben bunu :)) Tvde görünce oturup izliyorum hala...

Pazar, Haziran 28, 2009

doğruya doğru..


“Ben bir Kürt aydını olsaydım, bizzat kendi entelijensiyası tarafından ihmal edilmiş soyumun acısının Yeni Dünya Düzeninde varolabilmek için petrolsüz, doğal gazsız çabalayan kan kardeşlerimden çıkarılmasına razı olmazdım.“


Alev Alatlı

gölgeler


>> gerçeğin öteki yüzü. nesnelerin gölgelerinin, nesnenin kendisinden daha çekici ve etkileyici olmasının yarattığı kaos. aşk gibi, tutku gibi. >> hakikatler dünyasında var olan her nesnenin, hayaletler dünyasından gelmiş kusursuz, formal kopyası. >> herkes gölgesine kavuşmayı bekler ... yani ölmeyi, suretini teslim etmeyi ... >> siyah ya da gri gibi gorunmesine ragmen mavidir aslinda. >> gene de gölgeler daha ürkektir insanlardan >>

Pazartesi, Haziran 08, 2009

Ne olur sormasınlar bana
Ne olur söyletmesinler derdimi
Saklarım ben onu kendime
Yerim kendi kendimi
Akıyorsa yaşlar gözümden
Dinmiyorsa bir türlü gece gündüz
Karardıysa bütün dünyam
Vardır elbet bir sebebi

Cumartesi, Mayıs 23, 2009

everything is wrong


"the story of life is quicker than wink of an eye,
the story of love is hello and goodbye,
until we meet again. "
jimi hendrix

Cuma, Mayıs 22, 2009
















Fotoğraflar Marie Claire (UK) nisan sayısından.. çok beğendimm.

Çarşamba, Mayıs 20, 2009

bitkisel yağları lavabolara dökmeyelim!



"1 litre yağ, 1 milyon litre suyu kullanılamaz, 5 milyon litre suyu içilemez duruma getirir.
1 litre kullanılmış motor yağı, 800 bin litre içme suyunu kullanılamaz hale getirir.
1 litre benzin, 800 bin litre içme suyunu kullanılamaz hale getirir.
Atık yağlar yüzeysel sulara, kanalizasyona dökülmemeli ve evsel çöplerle karıştırılmamalıdır! Evsel çöplerle karışan yağlar depolama alanlarında yangın tehlikesi oluşturmaktadır. Biriktirilmeli ve lisanslı firmalara verilmelidir. "

Bunları okuyunca bir daha asla kızartma yağlarını lavaboya dökmem dedim.. Rakamlar çok ciddi.. Biriktirip toplama yerlerine götürücem.

http://www.geridonusum.org/

http://www.albiyobir.org.tr/

Salı, Mayıs 19, 2009

Cuma, Mayıs 15, 2009

büyüdük de sanki n’oldu!


eskiden nesemiz vardi,
gülümserdik hergün,
uzaktaydi hüzün...
hayallerimiz vardi,
uçurtmalar geçen içinden,
cumartesi öğlen...
boyalarımızla oynardık,
rengarenkti her şey,
karanlığı boyardık,
ve birden büyüdük aniden,
ve birden küçüldü hayaller...
büyüdük de sanki n’oldu!
cocukluğu unuttuk,
yalanlara boğulduk.
büyüdük de sanki n’oldu!
umutları kuruttuk,
savaşta vurulduk...
büyüdük aniden...
büyüdük aniden...
koşardık bayırlarda, ağaç evler kurardık,
bedavaydi çiçekler, taçlar yapardık.
düşşek bile olsun, yeniden kalkardık,
acıtmazdı hayat
(hayat)...
ve birden büyüdük aniden,
ve birden küçüldü hayaller...
ve birden uzaklaştı gökyüzü,
ve birden gömüldük dertlere...
büyüdük aniden...
büyüdük aniden....
büyüdük aniden...
küçüldü dünyamiz...


Ogün Sanlisoy - Büyüdük Aniden

Perşembe, Mayıs 14, 2009


"...bir şeyi elinde ne kadar çok sıkarsan, avuçlarının arasından o kadar çok sızar."

Pazartesi, Mayıs 11, 2009

uykusuz her gece...


düşünceler düşünceleri kovalıyor, uyutmuyor beni. nasıl da uykum geldi deyip, başımı yastığa koyduğum anda uyku hoop gidiyor.. zaten uyuyakalsam da beş altı saat ancak uyuyorum sanırım. tv izlerken uyuyakalmışım, kabuslarla uyandım, çok uyudum sandım sonra o kadar rüya görünce, meğer on dakika uyumuşum. şaka gibi. uyku benim için hep problem ya, napıcam bilmiyorum.

uyku diye bişey hiç olmasaydı keşke.. dinlenmek için daha farklı bişi olsaydı. kendimizi yarım saat şarja takıp gücümüzü fulleseydik :)

Pazar, Mayıs 10, 2009


Cuma, Mayıs 08, 2009

anlatsam değişir miydi sanki, hiç sanmıyorum..


kalbinden bir parça koparıp geçmişe gönderiyorsun. sen artık orada kalacaksın diyosun. bu saatten sonra hatılamanın, konuşmanın, eskileri deşmenin gereği yok! hani filmlerde gülerken, kahkaha atarken birden ağlar ya insanlar. işte öyle bir duygu karmaşası içinde bir damla göz yaşın akıp gidiyor. artık hiçbişey eskisi gibi olmayacak diyosun.

hiç bir zaman duymayacağın, duysan da anlamayacağın bir çığlıktı bu... ve geçmişin derinliklerinde kayboldu.

Çarşamba, Mayıs 06, 2009

buara bişeyler yazmaya çekiniyorum. sanki kelimeler içimden çıkıp beni aşacak ve aslında kendime bile söylemeyeceğim şeyleri paylaşacaklar gibi. belki de bazı şeylerle yüzleşmeye korkuyorum. bilmiyorum aslında. kendimi ifade etmekten yoksunum. beğendiğim şarkıları koyarak buralarda olduğumu hatırlatıyorum ya da kendimle yüzleşmeyi, upuzun bir yazı yazmayı erteliyorum :)
ben hayatımdaki küçük eksikleri görmüşüm onları yerlerine koymaya çalışmışım hep. aslında dikkatle baktığımda benim hayatımda çok daha büyük eksiklikler olduğunu gördüm. ama onları yerine koyabilmem çok zor hatta bazıları artık imkansız.
işte bu gibi şeylerle yüzleşmek zor olunca yazı yazmaktan kaçıyorum, aslında bazen düşünmekten bile kaçıyorum...

you have stolen my heart

Cuma, Mayıs 01, 2009

Perşembe, Nisan 30, 2009

Erin McCarley's "Love Save the Empty"

You Are My Exception!

Pazartesi, Nisan 27, 2009

happy birthdaaaayy


az önce farkettim ki benim blog bugün üç yaşına girmiş :)